Google, yıllardır işletim sistemi güncellemesi almayan akıllı telefonlara yeni özellikler getirmek için önemli bir adım atıyor.
Geliştiricilerin Android 11 ve 12’nin bazı sürümlerinde çalışan uygulamalarda Android 13’ün yeni fotoğraf seçicisi gibi özelliklerini kullanmasına izin vermesini sağlayan “Extension Software Developer Kit”, yani Uzantı Yazılımı Geliştirme Seti olarak adlandırılan adlı bir araç yayınladı. Şirket, özelliğin belirli platform işlevlerinin desteğini mevcut Android sürümlerine genişlettiğini söylüyor.
ZEMİN HAZIRLANIYOR
Google’ın Uzantı SDK’sı ile ilgili olarak Android 13’e özel olan fotoğraf seçiciden çok daha büyük planları var gibi görünüyor.
Şirketin temsilcisi Scott Westover, “Bu güncelleme aynı zamanda Android’de Privacy Sandbox, yani Gizlilik Korumalı Alanı testinin genişletilmesi için zemin hazırlıyor.” diyor. Privacy Sandbox, Google’ın mevcut reklam izleme sisteminin yerine geçme aşamasındaki sistemidir ve şirket, Android 13’te sistemin beta sürümünü kullanıma sunmayı planlıyor.
Google henüz, Privacy Sandbox’ı işletim sisteminin eski sürümlerine getirmekten bahsetmedi. Bunun yerine, Uzantı SDK’sı, şirketin büyük işletim sistemi güncellemeleri yapmak zorunda kalmadan Android’in daha yeni sürümlerinde Privacy Sandbox’ı güncellemesine yardımcı olacak gibi görünüyor. Blog yazısı bu testi, büyük güncellemelerin dışında yeni özellikler sunabilmenin, yenilikleri nasıl daha hızlı biçimde getirmeye izin verdiğini gösteren bir örnek olarak kullanılıyor.
KOLAY OLMAYACAK
Google, yıllardır Play Store aracılığıyla Android’in temel bileşenlerinin güncellenmesine izin veriyor. Şimdi de geliştiricilerin kullandığı API’lerde değişiklik yapmak için bu sistemden yararlanıyor ve onlara sistemin neler yapabileceğini kontrol etmeleri için yeni yollar sunuyor. Fotoğraf seçici örneğinde, bir geliştirici, kullanıcının Android 11 telefonunun yeterince güncellenmiş bir API’ye sahip olup olmadığını görmek için kodunu kontrol ettirebilir ve varsa yeni fotoğraf seçiciyi kullanabilir.
Google, Android 10’da her şeyi modüler biçimde tasarlamadı. Her işletim sistemi güncellemesi ile birlikte yeni modüller eklendi. Android 12 modülerleştirilmiş ART ve planlama, Android 13 ise Bluetooth, AppSearch ve UWB gibi şeyleri bileşenlere dönüştürdü. Android 11 kullanıyorsanız, Google’ın bu sistemler için özellikleri telefonunuza eklemesi o kadar kolay olmayacaktır çünkü bunlar, Play Store aracılığıyla güncellenebilen parçalar olmaktan ziyade işletim sistemi içinde yerleşik hâlde bulunuyor.
iOS 16'nın beta testinde olduğu şu günlerde; iOS 10 veya iOS 11 sürümlerinde çalışan iPhone modelleri yakında WhatsApp'ı desteklemeyi bırakacak. Peki hangi modeller için yolun sonu geldi? İşte ayrıntılar...
iPHONE 5 VE iPHONE 5C KULLANICILARI İÇİN KÖTÜ HABER
iOS 16’nın beta testinde olduğu şu günlerde; iOS 10 veya iOS 11 sürümlerinde çalışan iPhone modelleri yakında WhatsApp’ı desteklemeyi bırakacak. Bu telefonlarda 24 Ekim’den itibaren kullanıcıların WhatsApp’a giremeyeceği belirtiliyor.
Eski nesil iPhone kullanıcılarının WhatsApp’ı kullanmaya devam etmek için telefonlarını iOS 12 veya daha yeni sürümlere yükseltmeleri gerekecek. Ancak bu durum iPhone 5 ve iPhone 5c kullanıcıları için pek mümkün görünmüyor. Çünkü daha yeni işletim sistemlerinin bu telefonlarda verimli çalışmadığı belirtiliyor.
WhatsApp’ı destekleyecek bir iOS güncellemesi pratik olarak mümkün olmadığı için iPhone 5 ve iPhone 5c kullanıcıları yeni bir telefon almak zorunda kalacaklar gibi görünüyor. Diğer yandan iPhone 5s ve üzeri modellere sahip kullanıcılar, iOS 12’ye güncelleme yaparak WhatsApp desteği almaya devam edebilecek.
ANDROID'TE DURUM NE?
WhatsApp, bu değişiklikleri yansıtmak için SSS sayfasındaki sistem gereksinimlerini güncelledi.
Mesajlaşma platformunu telefonlarında çalışır durumda tutmak için iPhone kullanıcılarının iOS 12 veya daha yeni bir güncelleme alması gerekecek. Buna karşılık, WhatsApp desteği hala Android 4.1‘de çalışan cihazlar için devam ediyor.
İstatistiksel olarak bakıldığında ise bu durumun sadece küçük bir kesimi ilgilendirdiği görülüyor. Yayımlanan raporlara göre iPhone kullanıcılarının yüzde 89’u iOS 15’i kullanıyor. Kullanıcıların ise sadece yüzde 4’ünün iOS 13 veya daha eski nesilleri kullandıkları belirtiliyor.
- iPad Pro 5 (12.9 inç) – 1 milyon 204 bin 920 puan
- iPad Pro 5 (11 inç) – 1 milyon 181 bin 630 puan
- iPad Air 5 – 1 milyon 82 bin 287 puan
- iPad Pro 3 (12.9 inç) – 837 bin 306 puan
- iPhone 13 Pro Max – 831 bin 172 puan
- iPad Pro 4 (12.9 inç) – 825 bin 654 puan
- iPhone 13 Pro – 823 bin 024 puan
- iPad Pro 4 (11 inç) – 809 bin 587 puan
- iPad mini 6 – 796 bin 477 puan
- iPad Pro 3 (11 inç) – 796 bin 183 puan
Duplex’in konuşma yetenekleri bu hafta Google I/O geliştirici konferansında sergilenmiş, görüşmede bir kullanıcının berberden randevu alması sağlanmıştı. Duplex konuşma sırasında insanlar gibi duraksıyor ve gündelik konuşma dilini kullanıyor. Ayrıca insanların dil kullanımını taklit edebiliyor. University of North Caroline öğretim üyesi Doçent Zeynep Tüfekçi, “Yapay zekanın insan konuşmasını bu kadar gerçekçi taklit etmesi korkunç ve yanlış” dedi.
Teknoloji devi Google'ın İsviçreli ilaç firması Novartis'le birlikte gerçekleştirdiği bir çalışma sonucunda akıllı kontakt lensler üretmeyi hedeflediği biliniyor. Google'un bu yenilikçi lens teknolojisinin klinik denemelerinin bu yıl gerçekleştirileceği belirtilmiş olsa da, yeni bir kararla bu tarih daha sonraki bir zamana ertelendi.
İki yıldır söz konusu proje için işbirliği yapan Novartis ve Google, bu akıllı kontakt lensin iki versiyonunu üretmek için araştırma ve geliştirme çalışmalarına devam ediyordu. Novartis yetkilisi Joe Jimenez tarafından yapılan yeni bir açıklamaya göre ise bu lenslerin klinik denemeleri bu yıl başlayacaktı. VentureBeat'te yer alan rapora göre bu lenslerin bir versiyonu presbiyopiden (yakını görememek) muzdarip kişiler için otomatik odaklanma olanağı sağlayacak, diğer versiyon ise diyabet hastaları için kandaki glikoz seviyelerini ölçebilecekti.
Novartis yetkililerinden gelen yeni bir açıklamaya göre ise söz konusu lenslerin insanlarda deneneceği klinik testlerin ne zaman başlayacağını söylemek için henüz çok erken olduğu belirtildi.
Proje tamamlandığında her iki akıllı lensin de yukarıda bahsi geçen hastalıklarla olan mücadelede önemli bir işleve sahip olması bekleniyor.
Alışık olduğunuz Google Earth deneyiminin tamamını sunmaya devam eden Google Earth VR, oldukça farklı senaryo için ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış. Örneğin Google Earth VR ile bir şehir üzerinde uçabilir, bir dağın zirvesinde durabilir hatta dünyayı uzaydan izleyebilirsiniz.
Google Earth VR ile Alp Dağlarına çıkın!
Google Earth VR'ı kullanırken, HTC Vive'ın kontrolcüleri sanal olarak görülüyor. Görüntünün sağ tarafında hangi bölgede olduğunuzu gösteren bir dünya, sağ tarafta ise gideceğiniz noktayı işaret etmek için kullanacağınız sanal kontrolcü görülüyor.
Google, Earth VR'ın açıklamasında dünyanın çok büyük olduğunu ve dolayısıyla dünyadaki her yerin Google Earth VR ile görüntülenemeyeceğini belirtiyor.
Sadece sinematik turların ve turistik önemi olan yerlerin gezilebileceği bu uygulamada evinizi bulmanız pek mümkün görünmüyor, ancak Google Earth VR ile Amazon nehri, Manhattan'daki gökdelenler, Alp dağları veya büyük kanyon üzerinde keşfe çıkabilirsiniz.
Steam üzerinden ücretsiz olarak sunulan Google Earth VR, şimdilik sadece HTC Vive'da kullanılabiliyor. Google Earth VR'ın gelecek yıl diğer sanal gerçeklik gözlükleri için de kullanıma sunulması bekleniyor.
Elektrikli otomobil sektöründe Dünya'nın en önde gelen firmalarından birisi olarak nitelendirilen Tesla Motors firmasının CEO'su olmasının yanı sıra mobil alış veriş sistemi olan PayPal'ın kurucu üyelerinden birisi olduğu bilinen Elon Musk'a ait SpaceX firmasından tarihi bir proje için ilk adımın atıldığı yönünde açıklama yapıldı. Şirket tarafından yapılan açıklamada, inernet altyapısının görülmemiş bir seviyeye yükseltilmesi maksadı ile uzaya gönderilmesi planlanan 4 bin 425 uydu için resmi başvurunun yapıldığı vurgulandı. Kurulacak olan devasa internet ağının ilk adımı olarak nitelendirilen başvurunun Amerika Birleşik Devletleri bünyesinde hizmet vermekte olan İletişim Komisyonuna yapıldığı belirtilirken komisyon tarafından izin verilmesi durumunda bahsedilen 4 bin 425 uydudan ilkinin 2017 yılı içerisinde uzaya fırlatılacağı belirtildi.
PROJE KAPSAMINDA ERİŞİM ALANI TÜM DÜNYAYI KAPSAYACAK
Elon Musk tarafından, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin emekliye ayırdığı uzay mekiklerinin alımını yaptıktan sonra gerekli modernizasyon işlemlerinin ardından kullanılma sunulması maksadı ile kurulduğu bilinen SpaceX firmasının başvurusunu yaptığı projeye ilişkin olarak yapılan açıklamada, projenin 10 yıl içerisinde tamamlanmasının düşünüldüğü ifade edildi. 10 yıllık süreç sonrasında, 4 bin 425 uyduluk projenin başarılı bir şekilde tamamlanması durumunda Dünya'nın her yerinde internet erişiminin mevcut olacağı söylenirken geçtiğimiz tarihlerde 200 bin dolar karşılığında vatandaşalara uzay turu hizmetleri vereceği yönünde de açıklamalar yapan SpaceX firmasının geliştirdiği projede belirtilen uydu sayısının insanlık tarihi boyunca uzaya gönderilen uyduların toplamından daha fazla olduğuna dikkat çekildi.
Apple'ın belki de çok ihtiyacınız olan SD kart girişini yeni MacBook Pro'dan neden kaldırdığını merak ediyorsunuz. Giden SD kart slotu belki geri gelmeyecek, ancak en azından firmadan gelen bir açıklama var.
Kıdemli başkan yardımcısı Phil Schiller, The Independent'ın yaptığı bir röportajda SD kart slotunun gidişi için birkaç nedenden bahsetti. Slotun "külfetli" olduğunu söyleyen Schiller'a göre bunun nedeni, SD kartın ucunun dışarıda kalması. Slotun (genellikle CompactFlash veya XQD kartlarını kullanan) üst seviye kamera sahiplerini harici okuyucu almaya zorladığını da ileri süren yönetici, günümüzde tüm slotlara duyduğumuz ihtiyacın azaldığını ileri sürdü. Bugünkü kameraların çoğu kablosuz aktarımı desteklediğinden, laptop'unuza hiçbir şey takmadan dosyalarınızı aktarabiliyorsunuz.
Yani Schiller'ın söylediklerine hak vermek mümkün; ancak yeni MacBook Pro'yu satın almayı düşünen birçok müşterinin Apple ile hemfikir olmayacağı anlaşılıyor. SD kartın dışarıya doğru "çıkıntı yapması" çok büyük bir sorun olmadığı gibi, profesyonel seviyede olup SD kartları kullanan birçok kamera var. Dahası kameraların hepsinde Wi-Fi bağlantısı bulunmuyor; ancak bu gelecekte sorun olmaktan çıkabilir.
Her şeye rağmen Apple, uzun vadede kararının doğru olduğunun anlaşılacağına inanıyor. Tüm itirazlara rağmen Apple, "şimdiye kadarki tüm Pro noteboook'lardan" daha fazla sipariş alıyor. Apple notebook'larını çok sık güncellemediği için bu şaşırtıcı değil, ancak satışlar Touch Bar'lı yeni tasarımın bazılarının ilgisini çektiğini de doğruluyor.
Facebook, milyonlarca ABD vatandaşına bedava kablosuz internet sağlamak için ABD hükümetiyle görüşmeler gerçekleştiriyor. Washington Post'ta yayınlanan habere göre, Facebook, "Free Basics" ismini verdiği ve kullanıcıların ücretsiz bir mobil uygulama. Belirli sitelere yine ücretsiz bağlandığı hizmetini ABD'de kullanıma sokmak için çalışmalara başladı. 2014 yılında başlayan ve Asya, Afrika ve Güney Amerika'da 36 ülkede hayata geçen uygulamayla internet erişimi olmayan bölgelere internet götürmek amaçlanıyor. Gerekli izin ve destek için Beyaz Saray ile görüşmelere başlayan Facebook, bir yandan da programın entegrasyonu için küçük, bölgesel operatörlerle de temaslarını sürdürüyor. Bedava internet hizmetinin öncelikle ABD'nin kırsal kesimlerinde yaşayan, interneti olmayan ya da hız problemi yaşayan kesime ulaştırılması planlanıyor. Facebook, Interbrand'in 2016'nın en değerli markalarını sıraladığı listesinde, yüzde 48'lik değer kazanmasıyla dikkatleri çekmişti.
Son günlerde Microsoft tarafından önemli haberler geliyor. Lumia serisinin sonlandırılması, Microsoft Band 2’nin satışının durdurulması ve Hightlights isimli uygulamaya son verilmesi gibi kararlardan sonra şimdi ise Surface tarafında bir değişiklik bekleniyor.
Windows Central isimli sitenin ulaştığı yeni bir görsel ve patent şablonu, Surface serisinin AiO (All-in-One) yani monitör PC’ye (hepsi bir arada) dönüşebileceğini işaret ediyor. İlgili görselleri haberimizin içerisinde bulabilirsiniz.
Surface şimdilik Microsoft’un tablet bilgisayar serisinin adı. Ve özellikle ABD pazarında istikrarlı bir yükseliş sürdürüyor. Akıllı telefon tarafında umduğu başarıyı elde edemeyen Microsoft, Surface serisi tabletleri ile özellikle son 1 yıldır önemli başarılar yakalıyor.
Akıllı telefon pazarında Lumia serisinden umduğunu bulamayan Microsoft için son aylarda en güçlü iddia “Surface Phone” isimli yeni bir telefon serisini duyuracağı yönündeydi. Ancak Microsoft bundan daha fazlasını istiyor olabilir. Surface serisinin tablet tarafındaki başarısı şimdi masaüstü bilgisayar tarafına taşınabilir.
Microsoft’un Ekim ayının sonuna doğru bir etkinlik düzenlemesi bekleniyor. Dolayısıyla böyle bir iddianın ortaya çıktığı zaman dilimi son derece makul görünüyor. Eğer iddialar doğruysa Surface ismini taşıyan bir bilgisayar bu ay içerisinde karşımıza çıkacak.
Havadan insansız araçlarla yapılacak teslimatlara karadan ilerleyen taşıyıcı robotlar rakip çıktı. Evlere paket ve yemek teslimatı yapan otonom robotlar Londra, Bern ve Düsseldorf'ta denenmeye başlanıyor.
AKILLI TELEFONLARLA KONTROL EDİLEBİLİYOR
Dışardan gelen siparişlere yetişemeyen restoranların yardımına otonom robotlar yetişiyor.
Starship Technologies adlı firma otonom robotları kullanacağı teslimat servisini temmuz ayında Londra, Bern ve Düseldorf'ta test etmeye başlıyor.
Bu ufak robotlar, 7 kilometre yarı çapı kadar bir alanda ufak paket veya yemek siparişlerini taşıyabiliyor. Kaldırımlarda hareket eden robotlar, birçok kameraya ve GPS sistemine sahip, yayalara çarpmıyor ve akıllı telefonlarla kontrol edilebiliyorlar.
Ayrıca hırsızların çalamayacağı kadar da ağırlar.
Google'ın Project Loon olarak bilinen "balon projesi", atmosfer üzerinde uçan balonlarla tüm dünyaya internet erişimi sağlamayı amaçlıyor. Bu gerçekten çılgın bir fikir üzerine geliştirilmiş çılgın bir proje gibi görünüyor olsa da, Google'ın bunu yapacağından şüphe yok. Ancak bu çılgın fikir Google'a mı ait? İşte bununla ilgili sular şu sıralar bir hayli bulanık.
Space Data Corporation (SDC), Project Loon fikrinin kendilerine ait olduğunu ve arama motoru devinin bu fikri onlardan edindiğini iddia ediyor. Bu iddianın temeli ise 2007 yılına kadar dayanıyor. 2007 yılında bir araya gelen Google'dan Larry Page ile Sergey Brin ve Space Data Corporation yetkilileri, "internet balonu" fikri üzerine konuşmuşlar ve bu fikri atan Space Data Corporation'a yatırım yapmak üzere gizli bir sözleşme imzalamışlar. Ancak daha sonra Google, bu bilgiler ışığında bir prototip yapma yoluna gitmiş.
Buna göre Google'ın bu projeyi kendilerinden çaldığını iddia eden Space Data Corporation, önümüzdeki dönemde kozlarını mahkeme salonlarında paylaşacak gibi görünüyor. Bakalım bu karşılaşmayı kim kazanacak.
NASA’DAN SESTEN HIZLI SÜPERSONİK YOLCU UÇAĞI!
Aslında NASA’nın Süpersonik uçak tasarımı ile ilgili daha öncelerde de muhtelif bilgiler aktarılmıştı. Ancak bu kez ise somut bilgiler açıklanmış durumda. Ortaya atılan bilgilere göre NASA; 2003 yılında trajik olarak nihai uçuğunu yapan benzer bir Süpersonik tayyare olan Concorde efsanesinden bu yana, ses hızını aşan yolcu uçağının insanlar üzerinde oluşturduğu etkileri araştırıyor.
En nihayetinde ise NASA, Amerika Birleşik Devletleri ABD merkezli Lockheed Martin firması ile bir iş ortaklığına giderek, 20 milyon Dolar bütçeyi ayırmış. X serisi olarak lanse edilmesi planlanan Süpersonik NASA uçağı, içerisinde birkaç yolcunun seyahat edebilmesine olanak sunacak. Bunların yanı sıra NASA’nın X serisi yeni Süpersonik yolcu uçağının, 2020 yılında gökyüzünde yer alacağı da dikkat çeken detaylar arasında.
Twitter’ın popüler isimlerinden @onleaks bazı yeni görseller ve ilginç bilgiler paylaştı. Twitter üzerinden paylaşılan bilgilere göre telefon HTC 10 olarak adlandırılacak.
5.15 inç büyüklüğünde ekranla geleceği iddia edilen telefonda Quad HD (1560 x 2540 piksel) çözünürlük olacak. Qualcomm Snapdragon 820 yongası, 4 GB RAM, 12 MP ana kamera, USB-C portu gibi detaylardan da bahsediliyor. Tahmin edilebileceği üzere telefon, kutusundan Android 6.0 Marshmallow ile çıkacak.
HTC, resmi olarak bu iddialara doğrulamadı ancak bir süredir “powerof10” etiketiyle sosyal medya paylaşımları dikkat çekiyordu. Teknik özellik konusundaki güncel iddialar da önceki söylemlerle paralellik gösteriyor. Cihazın çıkış tarihi henüz belli değil.
Eldivenin her bir parmağı üzerine monte edilen sensörler sayesinde, el ve parmak hareketleri ana bilgisayara aktarılan görme engelli, el ve parmak hareketlerini okuyan özel bir yazılım ile işaret diline göre kodlanmış harfleri kolaylıkla yazıya dökebiliyor. Akan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, söz konusu eldiveni, görme engellilerin bilgisayar ya da telefona harf girmek için rahatlıkla kullanabileceğini söyledi. Projenin yaklaşık bir yılda tamamlandığını belirten Akan, "Eldivenin üzerindeki sensör kıvrılınca üzerindeki gerilim değişiyor.
Bu gerilim algılanarak anlamlı sembol haline dönüşüyor. Bunun için bir mikro işlemci kullandık. Yaptığımız projeyle öncelikle görme engelliler, kelimeleri rahatlıkla yazıya dökebilecek" diye konuştu. "Kablosuz hale getirilince kişiye serbestlik sağlayacak" Akan, "akıllı eldiven"in henüz kablolu sistemle çalıştığını söyledi. Sistemi kablosuz hale getirmek için çalışmalarının devam ettiğini anlatan Akan, şöyle devam etti: "Kablosuz eldiven, kişiye serbestlik sağlayacak. Görme engelli vatandaşlarımız klavye üzerindeki tuşlara basarak da yazabilir ama bu aynı zamanda cep telefonlarına da entegre edilecek. 'İnsanlar eldiven yardımıyla rahatlıkla bilgisayara harf girebilsin' diye yapıldı ancak sonrasında amacını aştı. Kişi sadece işaret diline bağımlı olmayacak kendi atayacağı işaretlerle de yazı yazabilecek. Proje daha da geliştirildiğinde ise sadece el hareketleriyle kısıtlı değil havada yapılan hareketleri de yazıya dökebilecek."
Sistem nasıl çalışıyor?
Akan'ın verdiği bilgiye göre, sistem şöyle çalışıyor: "İlk önce kullanıcı, eldivenin bağlı bulunduğu sistemi çalıştırır ve eldiveni giyer. Daha sonra kullanıcı boşluk karakteri için eline bir şekil verir ve bu verdiği şekli hiç bozmadan düğmeye basarak bu şekli hafızaya kaydeder. Bu, sanki elin o anki şeklinin fotoğrafını çekmek gibi düşünülebilir. Aynı işlemi sırasıyla alfabedeki tüm harfler ve rakamlar için tekrar eder. Son karakter de kaydedildikten sonra, sistem tekrar düğmeye basılmasını ister. Düğmeye basıldığı anda sistem bu sefer kullanıcının elini havada hareket ettirmesini bekler. Kullanıcı harekete başladığı andan itibaren, hareket sonlandırılana kadar, sistem en fazla 2 saniye boyunca, elin havada nasıl bir hareket çizdiğini otomatik kaydeder. Bu ise elin o anki hareketlerinin videosunu çekmek gibi düşünülebilir ve bu hareketlere 'jest' (gesture) denir. Jest kaydı bittikten sonra düğmeye basılır ve sıradaki birkaç jest hareketi de bu şekilde kaydedilir. Bu jestler daha sonra bir komutu çalıştırmak için kullanılabilir artık sistem kullanıma hazırdır."
Bir Kickstarter projesi olarak doğan ve kısa süre içerisinde akıllı saat kategorisinin önemli oyuncularından biri olan Pebble yuvarlak tasarımlı ilk akıllı saatini duyurdu. Pebble Time Round olarak isimlendirilen akıllı saat tam yuvarlak 64-renk ekrana sahip.
Android ve iOS cihazlarla uyumluluk gösteren Pebble Time Round akıllı saatte Pebble tarafından geliştirilen özel yazılım kullanılıyor. 7.5mm ile dünyanın en ince akıllı saati olmayı başaran Pebble Time Round 28 gram ağırlığında klasik bir gövdeye sahip.
Resmi blog sayfası üzerinden duyurulan bu özellikler, önümüzdeki hafta Google Play Store üzerinden Android cihazlar için yayınlanacak. Söz konusu özellikler zaten uzun süredir bekleniyordu. Aşağıda Google’ın hazırladığı görsellerle “Engelleme” ve “Abonelikten çıkma” özelliklerinin nasıl çalıştığını görebilirsiniz.
Bahsedeceğimiz ilk özellik “Engelleme” özelliği. İstemediğiniz kişiler artık e-postaları ile sizi rahatsız edemeyecek. Gelen e-postaları gönderen kullanıcıları sadece iki dokunma ile engelleyebileceksiniz. E-postalar otomatik olarak “Spam” klasörüne gönderilecek. Eğer fikrinizi değiştirir ve kişinin engelini kaldırmak isterseniz, Ayarlar içerisindeki “Engellenenler listesi” bölümünden engeli kaldırabileceksiniz.
Duyurulan bir diğer özellik ise “Abonelikten çıkma” özelliği. Bu özellik Gmail’in tarayıcı sürümü için bir süredir zaten vardı ancak artık Android cihazlara geliyor. Eğer bir şekilde istemediğiniz bir e-posta listesine kaydolduysanız veya herhangi bir yerden istemediğiniz e-postalar geliyorsa artık buna katlanmak zorunda değilsiniz. Yine Gmail’in önümüzdeki hafta güncellenecek olan Android uygulaması içerisinden sadece 2 dokunuşla e-posta listelerinden çıkabileceksiniz. Böylece istemediğiniz e-postaları artık almayacaksınız.